Üniversite yıllarımda Kızıla boyalı saçlar kitabını okumuştum o kitap ile biraz paralellik kurdum belki yazarda ordan ilham almıştır. O kitaptan bir epizot paylaşayım;
sefil düşünceler ve küçüklükler arasında kaybolup, hayattaki büyük sırrı çözemedik. soru da cevapsız ve acımasız kalakaldı:
nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın, neyi yapabilecekken yapmadın, başka bir yol, başka bir anlam arıyordun, yanlış zilleri, yanlış kapıları çaldın, yanlış yollara saptın, yanlış insanları sevdin, yanlış yataklarda uyudun, yanlış evlerde yaşadın. neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bu kadar küçümsüyorsun?"
Yukarıdakiler bir üst not olarak orada kalsın. Psiko- patalojik bir anlatı okumak keyif vermiştir bana hep; çünkü normalin ve olağanın sınırlarını aşındırmak yaratıcılığı perçinler . Kuyu aslında bir metafor. Ortak bilinçdışına açılan pencere. Kuyunun dibi insanlığın yüzbinlerce yıl atalarından süregetirdiği anlam ve arayışlara dolu. Oeipidus, Rüstem, hz. İbrahim gibi kişilikler aracılığıyla bu bağlama oturtulan hikaye, İstanbul'un kentsel olarak dönüşümünü, siyasal hayatın bu dönüşüme paralel olarak yeniden reorganize oluşunu ve son dönem Silivri cezaevi mottosuylada muhaliflere yönelik geliştirilen politikaları bir potada eritip keyifli bir yazın çıkarmış.